18 Haziran 2014 Çarşamba

GÖKÇEADA




Gökçeada’ya ilk kez Ağustos ayının sonunda gitmiştim. Adaya gemiyle varış 2 saatte yakın sürüyor. Size tavsiyem denizi görecek bir yere oturmanız. Çünkü illaki yunusları göreceksiniz, hayatımda ilk ve son kez yavru yunusu bu sularda görmüştüm. (Bir rivayete göre yunuslar gemilerle yarış edermiş. Gemileri geçemeyen yunuslar ise intihar ederlermiş.)
Adayı ilk kez gördüğümde büyüklüğü karşısında şaşkına uğramıştım. Ada Çanakkale’nin bir ilçesidir. Türkiye’nin de en büyük adasıdır. Adanın içinde irili ufaklı köyler bulunur.
Zeytinli Köy ve Tepeköy adanın diğer köylerine göre  daha iyi korunmuştur. Bu köyler Rum köyüdür ve şimdi yaşayanlarda köyün yerlileridir. Hatta Zeytinli Köyü  Fener Rum Patriği Bartholomeos'un doğum yeridir. Köyde gezerken herkes Bartholomeos’un evini gösterip çocukluktan beri “Patrik olucam” dediğini anlatır. Maria’nın yerinde dibek kahvesi içip Beşiktaşlı Hristo’nun tatlılarından yemenizi tavsiye ederim. Fakat bu köyler son derece diktir. Gezerken yorulabilirsiniz.
Gökçeada’ya araba ile gelmek çok mantıklı adanın tamamını görmek için başka şansınız yok. Her yere minibüsle gitmek imkânsız taksi ise pahalı.
Adada merkezde konaklamaktansa bu köylerde kalmak oldukça keyifli olabilir. Şunu da söylemeliyim ki pansiyonculukla ve restoran işleri ile ilgilenen insanlar müşteriye veya misafirlerine nasıl davranılacağını bilmiyor. (Sanki uzaktan sevmediği bir akrabası gelmiş gibi saçma davranışlarla karşılaşabilirsiniz. Bu durum sizi doğanın tadını çıkarmak konusunda yıldırmasın.)
Dere köy ise bir diğer Rum köyüdür. Terk edilmişliğin en acı örneğidir. Bir zamanlar çok güzel olduğunu yıkıntı evlerinden, eski çamaşırhanesinden ve yıkık dökük zeytinyağı fabrikasından anlarsınız, Dere köyü gezerken yüzünüzde buruk bir bakış, ağzınızda kötü bir tat vardır sanki. Bir kabustaymış gibi hissedersiniz. Bir an önce uyanmak, Eleni’nin bahçesinde kahve yudumlarken, bu kötü rüyadan çok uzaklaşmak istersiniz. Yine de bir soluklanmak için köyün tek bakkalından soğuk bir gazoz alıp, bakkalın tahta sandalyelerine oturup, buralı olmayan çocukların (bir yerlerden buraya göç etmiş ailelerin çocukları) oyunlarını seyredebilirsiniz.
Ada çok büyük olduğundan mıdır bilinmez? Öyle çok kalabalık olmuyor. En kalabalık zamanı Haziran’ın ilk 15 günü. (15 Haziran Meryem Ana bayramı dolayısıyla.)
Denize girmek konusunda tavsiye Laz koyudur. Muhteşem bir denizi var, içine girdiğinizde hiç çıkasınız gelmiyor. Durgun, sakin ne sıcak ne soğuk. Ayrıca burada sörf yapanlar ve balık tutanlar da var. (Bir keresinde tekneyle biraz açığa gidip iki büyük akya yakalayıp gelenler vardı.)
İlk kez ev yapımı şarabı Gökçeada’da içtim. Tarçınlı, karanfilli baharatlı tadını çok sevdim. Giderseniz mutlaka tadına bakmanız lazım. Çünkü burada hemen her hane kendi şarabını üretiyor. Eğer sizde gittiğiniz zaman köyün merkezinde bir düğünle karşılaşırsanız, bu şaraplar eşliğinde çok güzel bir akşam geçireceksiniz demektir.

GÖKÇEADA FERİBOT

GÖKÇEADA MERKEZ

GÖKÇEADA KÖYLER

GÖKÇEADA KÖYLER

GÖKÇEADA KÖYLER

GÖKÇEADA KÖYLER

GÖKÇEADA KÖYLER

GÖKÇEADA MERKEZ

GÖKÇEADA DEREKÖY

GÖKÇEADA DEREKÖY (ESKİ ZEYTİNYAĞI FABRİKASI)

GÖKÇEADA DEREKÖY (ESKİ ZEYTİNYAĞI FABRİKASI)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder