Size Bozcaada’yı anlatmaya neresinden
başlamalıyım? Çok şirin minik sokakları, birbirinden farklı küçücük bahçeli
evleri, harika şarapları, peynirleri, mezeleri, zeytinyağları, kocaman meydan
kahvesi, patlıcanlı börekleri, aşırı
soğuk Ayazma koyu…
Bozcaada benim Türkiye’de
en sevdiğim tatil yerlerinden biridir. Defalarca gidip hiç bıkmadığım bir yer. Bozcaada’ya
vardığınızda eve varmış gibi hissedersiniz. Vapur 30 dakika sürüyor. Buraya
gelmek için arabaya ihtiyacız yok. Gökçeada gibi büyük bir ada değil. Vaktinizin
çoğunu şehir merkezinde geçireceksiniz. Burası da zaten oldukça küçüktür.
Akşam yemeğinden
önce merkezin küçük sokaklarında kaybolmak sizi daha da acıktıracak. Girişten
de anlayacağınız gibi yemek konusunda hiçbir sıkıntı yok. Ada da durduğunuz her
vakit canınız bir şeyler yemek isteyecek çünkü seçenek çok ve her şey çok
güzel. Konaklama konusunda da seçenekler çok fazla. Nerdeyse herkes evini
pansiyona çevirmiş durumda. Fiyatlar (bazı çok pahalı yerler dışında) hemen
hemen aynıdır. Fakat sadece konaklama değil, yemek içmek konusunda da daha
eskiden gidenler çok pahalılaştığını söylüyor. Zaten bir yer popüler oldu mu
böyle bir tehlike hep vardır. Ada her mevsim müthiş kalabalık, sıklıkla rüzgârlı
olması bu durumu değiştirmez. Rüzgâr demişken tabii ki, adanın en üstünde
bulunan rüzgar güllerinden bahsetmesek olmaz. Adada herkes size rüzgârgüllerine
bakarak bir şişe şarap eşliğinde güneşi batırmanızı tavsiye edecektir. Bu bana
hep çok zorlama bir aktivite olarak geldiği için hiç yapmadım, ama belki siz
hoşlanırsınız.
Denize girmek için
ayazmayı önerirler. Çok kalabalık olduğunu bilmelisiniz. Fakat hemen yukarıda
restoranlar olduğu için bütün gün bu koyda sıkılmadan vakit geçirebilirsiniz.
Söylemeden geçemeyeceğim bir şey daha var. Eğer soğuk deniz sevmiyorsanız,
burada denize girmeniz imkânsızdır. Çünkü soğuk değil buz keser. Son gittiğimde
arkadaşlarımın yeni yer arayışı ayazma koyuna çok uzak olmayan hatta ayazmanın paralelinde
başka koylar üzerineydi. Bunlardan bir tanesi habbele (üzüm tanesi) koyu. Bence
ayazmadan daha sıcak ve sakin bir yer. Tabi ki Bozcaada’da denize girmek için
çok fazla seçeneğiniz olmadığı için sakin derken tamamen yalnız olacağınızı
düşünmeyin.
Bozcaada’nın
merkezinde çok sıcak, üç katlı bir evden dönüştürülmüş müze var. Mutlaka
uğramalısınız. Adanın köklü ailelerinin fotoğrafları, savaştan kalma asker
mektupları, eskiden kullanılan eşyalar ve diğer pek çok şey. Müzenin hediyelik
bölümünden aldığım baykuşlu kolyeyi hala severek takarım.
Ayrıca mutlaka
Çınaraltında Türk Kahvesi içmelisiniz. Kahvenin yanında gelen likör ve
çikolatalı sigara çok keyifli. Yine burada otururken eğer karnınız biraz açsa,
çay eşliğinde patlıcanlı böreği kopara kopara yiyebilirsiniz. (Ev yapımı
baklava da bir harika)
Akşam yemeği
olarak en azından bir akşam, çeşit çeşit lezzetli mezeler eşliğinde, rakı
içiniz. İçkisiz doymak için merkezin ortasında bulunan çay kahvesinin karşısında
çok güzel ev yemekleri ve zeytinyağlılar yiyebilirsiniz. Kahvaltılar için de
birkaç şey söylemeliyim. Genellikle oda kahvaltı gidilen pansiyonlarda kahvaltı
baştan sağmadır. Aynı şey Bozcaada’daki pansiyonlar için geçerli değil. Çünkü
her gittiğimde farklı bir yerde kaldım ve hepsinin kahvaltısı çok güzeldir. Domatesin,
patlıcanın, karpuzun reçelini ilk defa burada gördüm ve çok hoşuna gitti.
Bozcaada
gittiğinizde dönmek istemeyeceksiniz evlerin fiyatlarını araştırırken
bulursanız kendinizi Bozcaada cini sizin de içinize girmiş demektir.
BOZCAADA GENEL |
BOZCAADA |
BOZCAADA SOKAK |
BOZCAADA DETAY |
BOZCAADA DETAY |
BOZCAADA DETAY |
ÇINARALTI KAHVE KEYFİ |
BOZCAADA KEYİF |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder