18 Haziran 2014 Çarşamba

BOZCAADA



   
       Size Bozcaada’yı anlatmaya neresinden başlamalıyım? Çok şirin minik sokakları, birbirinden farklı küçücük bahçeli evleri, harika şarapları, peynirleri, mezeleri, zeytinyağları, kocaman meydan kahvesi,  patlıcanlı börekleri, aşırı soğuk Ayazma koyu…
Bozcaada benim Türkiye’de en sevdiğim tatil yerlerinden biridir. Defalarca gidip hiç bıkmadığım bir yer. Bozcaada’ya vardığınızda eve varmış gibi hissedersiniz. Vapur 30 dakika sürüyor. Buraya gelmek için arabaya ihtiyacız yok. Gökçeada gibi büyük bir ada değil. Vaktinizin çoğunu şehir merkezinde geçireceksiniz. Burası da zaten oldukça küçüktür.
Akşam yemeğinden önce merkezin küçük sokaklarında kaybolmak sizi daha da acıktıracak. Girişten de anlayacağınız gibi yemek konusunda hiçbir sıkıntı yok. Ada da durduğunuz her vakit canınız bir şeyler yemek isteyecek çünkü seçenek çok ve her şey çok güzel. Konaklama konusunda da seçenekler çok fazla. Nerdeyse herkes evini pansiyona çevirmiş durumda. Fiyatlar (bazı çok pahalı yerler dışında) hemen hemen aynıdır. Fakat sadece konaklama değil, yemek içmek konusunda da daha eskiden gidenler çok pahalılaştığını söylüyor. Zaten bir yer popüler oldu mu böyle bir tehlike hep vardır. Ada her mevsim müthiş kalabalık, sıklıkla rüzgârlı olması bu durumu değiştirmez. Rüzgâr demişken tabii ki, adanın en üstünde bulunan rüzgar güllerinden bahsetmesek olmaz. Adada herkes size rüzgârgüllerine bakarak bir şişe şarap eşliğinde güneşi batırmanızı tavsiye edecektir. Bu bana hep çok zorlama bir aktivite olarak geldiği için hiç yapmadım, ama belki siz hoşlanırsınız.
Denize girmek için ayazmayı önerirler. Çok kalabalık olduğunu bilmelisiniz. Fakat hemen yukarıda restoranlar olduğu için bütün gün bu koyda sıkılmadan vakit geçirebilirsiniz. Söylemeden geçemeyeceğim bir şey daha var. Eğer soğuk deniz sevmiyorsanız, burada denize girmeniz imkânsızdır. Çünkü soğuk değil buz keser. Son gittiğimde arkadaşlarımın yeni yer arayışı ayazma koyuna çok uzak olmayan hatta ayazmanın paralelinde başka koylar üzerineydi. Bunlardan bir tanesi habbele (üzüm tanesi) koyu. Bence ayazmadan daha sıcak ve sakin bir yer. Tabi ki Bozcaada’da denize girmek için çok fazla seçeneğiniz olmadığı için sakin derken tamamen yalnız olacağınızı düşünmeyin.
Bozcaada’nın merkezinde çok sıcak, üç katlı bir evden dönüştürülmüş müze var. Mutlaka uğramalısınız. Adanın köklü ailelerinin fotoğrafları, savaştan kalma asker mektupları, eskiden kullanılan eşyalar ve diğer pek çok şey. Müzenin hediyelik bölümünden aldığım baykuşlu kolyeyi hala severek takarım.
Ayrıca mutlaka Çınaraltında Türk Kahvesi içmelisiniz. Kahvenin yanında gelen likör ve çikolatalı sigara çok keyifli. Yine burada otururken eğer karnınız biraz açsa, çay eşliğinde patlıcanlı böreği kopara kopara yiyebilirsiniz. (Ev yapımı baklava da bir harika)
Akşam yemeği olarak en azından bir akşam, çeşit çeşit lezzetli mezeler eşliğinde, rakı içiniz. İçkisiz doymak için merkezin ortasında bulunan çay kahvesinin karşısında çok güzel ev yemekleri ve zeytinyağlılar yiyebilirsiniz. Kahvaltılar için de birkaç şey söylemeliyim. Genellikle oda kahvaltı gidilen pansiyonlarda kahvaltı baştan sağmadır. Aynı şey Bozcaada’daki pansiyonlar için geçerli değil. Çünkü her gittiğimde farklı bir yerde kaldım ve hepsinin kahvaltısı çok güzeldir. Domatesin, patlıcanın, karpuzun reçelini ilk defa burada gördüm ve çok hoşuna gitti.
Bozcaada gittiğinizde dönmek istemeyeceksiniz evlerin fiyatlarını araştırırken bulursanız kendinizi Bozcaada cini sizin de içinize girmiş demektir.

BOZCAADA GENEL

BOZCAADA

BOZCAADA SOKAK

BOZCAADA DETAY

BOZCAADA DETAY

BOZCAADA DETAY

ÇINARALTI KAHVE KEYFİ

BOZCAADA KEYİF



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder